»
Bu sitemizi
ziyaretiniz
KÖYÜMÜZÜN TARİHİ
ETEKLi KÖYÜ : Eski adı Yağıbasan (hatta sahil yağıbasanı) olan bu köyümüzün ismide soyuttur. YAGI, düşman demektir. Buna göre yagıbasan düşman basan anlamındadır. Köyün hemen kuzeyinde olup bugün ALADAĞ ilçesinin bir köyü olan POSYAGIBASAN ile isim benzerliğinden kaynaklanan karışıklığı önlemek için buraya SAHİL YAGIBASAN denilmiştir. Köylülerimiz SAHİL sözcüğünü "sehil" olarak telafuz ederler. Sehil, kıyı, aşağısı, yayla durumunda olmayan anlamında kullanılmaktadır
Etekli köyü muhtarlığı erkeğin, çömelekoluğu, tabanlı, karmış ve küp obaları ile son zamanlarda iç işleri bakanlığınca yerleşim yeri olarak tescil olunan Sarıbüet ve Tereli yaylası oluşturmaktadır. Halan Karaisalı ile ilgili haritalarda yerleşim birimi olarak gösterilen ortaköy'ün sakinleri burayı terk edip KÜP obasına yerleşmişlerdir. Ortaköy, böylece haritadan silinmiştir. Haritadan silinen ya da hiç Karaisaliı haritasına giremeyen ve o zaman yapılan evlerin temel kalıntıları bulunan eski bir yerleşim yeri daha var: Gürlekler ya da Gürdeklü.
Orada, halen o insanların dikmiş olduğu incir, nar ve dut ağaçları mevcuttur. Gürleklerde yaşayan insanların bir kısmı köyü terk ederek Küp obasına ve bir kısmı da Tabanlı obasına taşınmışlardır. Orayı neden boşaltmak durumunda kalmışlar bilinmiyor. Yerleşim yerinin yakınlarında mezarlıkta bulunmamaktadır. Büyük bir ihtimalle Gürlekler sakinleri ölülerini Küp obası mezarlığına gömüyorlardı. Menemencioğlu AHMET BEY tarihinde SOFUDEDE ve GÜRDEKLİ köylerinin isimleri geçmektedir. SOFU DEDE ve GÜRDEKLİ isminin yanyana yer alması Gürdekli köylüleri tarafından Gürlekler olarak ifade edilmiş olması ihtimalı büyüktür.
Etekli köyünü obaların adlarının ilginç ve bugünkü konuşma dilimizde pek kullanılmayan kelimelerden oluşması dikkat çekmiştir. Mesela Erkeğin, eskiden kuvvetli şeylere "erkek" denilirmiş. Erkeğinde de çok şiddetli kış olduğundan "buranın kışı erkek olur" derlermiş. O nedenle köylüler, "burası çok soğuk olduğu için ERKEĞİN denilmiştir" diyorlar. "Erkeğine giden erkek gibi olur" sözünü ve "Aşamadım Sarıbüet'in başından / Güzüm korktu erkeğinin kışından" dizelerini örnek olarak veriyorlar.
Mesela Küp... Rahmetli dedemden dinlemiştim. Çok eskiden Küp obasına ihtiyar bir yabancı konuk oluyor. Akşam sohbet esnasında köyün adını soruyor. "Küp" diye cevap veriyorlar. O zaman ihtiyar konuk "burada Çataltaş isimli bir kaya ve Direklikaya adında bir yer varmı?" diye soruyor ve köylüler "evet" diyorlar. O zaman misafir olan ihtiyar "burası dağlar arasında kalan bir çukur olduğu için değil bu iki işaret arasında altın dolusu bir küp bulunduğu için buraya KÜP adı verilmiştir" diyor. Köylüler, tarla sürerken zaman zaman çömlek parçalarına rastlamaktadırlar. İhtiyar misafirin söylediklerinin doğru olduğuna inanılmaktadır.
Mesela Karmış, söylenilenlere göre karşıdan yani çömelekoluğundan bakılınca bir beyazlık görüyorlar. Köylülerin bazıları bu beyazlığın kar oldugunu bazıları da taş olduğunu iddaa ediyorlar. Bir adam gönderiyorlar ne olduğunu ögrenmek için giden adam geri döndüğünde orada bulunanlara:"karmış!" diyor. Yani kar imiş. O günden bu yana burası KARMIŞ olarak anılmıştır. Değerleme sözlüğünde ise karmış: 20 yaşına bastığı halde evlenmemiş kız demektir. Ayrıca hınıs / Erzurumda Karmış ve ispir / Erzurumda da Karakarmış adlarında 2 köy bulunmaktadır.
Karmış, karımak sözcüğü ile ilgilidir. Eski türkçede karımak, yaşlanmak ihtiyarlamak demektir. "Karı, yaşlı ihtiyar yaşlı olan herhangi bir şey manasına gelir. Buna göre Karmış; ihtiyarlamış, gün görmüş olarak da anlaşılabilir. Kaygusuz abdal'ın bir şiirinde:"Bir kaz aldım ben karıdan" yani ihtiyardan anlamında bir mısra bulunmaktadır. Bizim yöremizde Karı yaşlı kadın Koca ise yaşlı erkek anlamında kullanılır.KÖYÜMÜZDE 2 KAHVEHANE VE 5 TANE BAKKAL 1 KÖY HİZMETLERİ 1 SAGLIK OCAGI VE OKUL VARDIR ...
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ETEKLİ KÖYÜ
Etekli köyünün hangi tarihte kurulduğuna dair elimizde kesin bilgi ve belge yoktur. Menemenci Yörüklerinin Karaisalı yöresine gelip yerleşmeye başlamasından sonra ve Osmanlı’nın ıslah hareketleri esnasında kurulmuş olabileceği tahmin edilmektedir ki, bu tahmin, bana göre doğrudur. Köyün yaşlı insanlarından aldığım bilgilere ki, bunlardan birisi de Soyadı Kanununun kabul edilmesinden sonra köyde kâtiplik yapan ve köylülerin aldıkları soyadlarını “Defter”e kayıt eden 1917 doğumlu Mehmet Zeki Işık’tır.
Anlattıklarına göre; Etekli Köyünün bugünkü bulunduğu yer, vaktiyle Çukur köyüne yerleşen Menemenci Yörüklerinden Çömelekoğulları aşiretinin yaylası imiş. Bugünkü adı Çömeloğlu olan mezrada bulunan iki çeşmeden birisinin adı Büyükçömelekoluğu ve diğerinin adı da Küçükçömelekoluğu iken zamanla oluklar çeşmeye dönüştürülmüş, “Çömelekoluğu” söyleyişi de “Çömeloğlu” şeklinde kısaltılarak mezranın ismi haline gelmiştir. Yani Çömelekoğulları Aşireti, yazları buralara yaylaya çıkar, kışları ise, Çukur köyünün bulunduğu mevkiiye inerler, orada kışlarlarmış.
Osmanlının aşiretleri toprağa bağlı kılmak, konar-göçerliği yasaklayarak onları belirli yerlerde iskâna tabi tutmak çerçevesinde yürütülen İskân hareketi neticesinde Çömelekoğullarından bir kısmı, yaylalık olarak geldikleri buralara evler yapmışlar, yurt tutmuşlar ve böylece bugünkü Etekli Köyünün kuruluşunu sağlamışlardır.
Konargöçerlik, Yörük Türkmenlerinin bir yaşam biçimi olduğundan, mutlaka yaz gelince kışlık evden çıkıp, uzak veya yakın yazlıklara taşınmaları bir vazgeçilmez gelenek olarak sürüp gelmiştir.
Bu meyanda köylülerin bir kısmı, o zaman mezra olmayan Erkeğin’e, bir kısmı Göldüğün’e, Söğüt’e, Kaleboynuna, Cevizlikuyu’ya, Üvez’e, Sarıbuket’e ve bir kısmı Posyağıbasan köyünün Suçatı, Sünbültaşı, Kocayazı, Kaledibi mevkiilerine yaylaya çıkmışlar, güz gelince de evlerine dönmüşlerdir. Posyağıbasan’daki Çömekli mezrası da bu konup göçme sırasında kurulmuştur. Yerleşme zincirine dikkat edecek olursanız yaylaya doğru bir silsile görürsünüz: Çömelek, Çömelekoluğu veya Çömeloğlu ve de Çömekli...
Köyün adı önceleri Sahil (sehil) Yağıbasanı iken, Cumhuriyetin 10. yılından sonra Etekli olarak değiştirilmiştir. Posyağıbasan ile Sehil Yağıbasanının komşu köy olmaları, yazışma ve tanımlamalarda birbirlerine karıştırılması durumu isim değişikliğinin bir gerekçesi olsa gerektir. ( Sehil ve Posyağıbasan köylerinin adları “Yağbasan” olarak yanlış söyleniyor. Doğrusu, Yağıbasan’dır. Bugün arkaik bir kelime durumuna düşen “Yağı”, düşman anlamındadır ve öztürkçe bir kelimedir. Dolayısıyla “Yağıbasan” birleşik kelimesinin bugünkü karşılığı düşman basandır.)
Etekli köyü sınırları içerisinde Roma İmparatorluğu dönemine ait kaleler, ören yerleri bulunmaktadır. Keçi Kalesi bunlardan biridir. Kalenin önündeki düzlükte bulunan kuyunun Kapuzdan akan akarsuya kadar indiğine inanılmaktadır. Hatta bu kuyunun Keçi Kalesinin aşağısındaki akarsuyun kenarında ve Barakdağı Köyü tarafında bulunan Yanıkkale ile yeraltından bağlantılı bir yol olarak kullanıldığı söylenmektedir. Küp mezrasında Oyukkaya ki, halk “kilise” olarak adlandırmaktadır. Söğüt mevkiinde Gâvur Yaylası olarak anılan yanık şehir kalıntısı, Kuzoluk mevkiinde kilise kalıntısı, Göldüğün mevkiinde Gavurdamı denilen kilise kalıntısı gibi ören yerleri... Sözünü ettiğimiz bu yerler, koruma altına alınmalıdır. Sözünü ettiğimiz bu kalıntılar, bugünkü yerleşim yeri olan mezralarımızdan çok uzaktadır.
Yörük-Türkmen geçmişine dayanan en eski ören yeri, Küp mezrasında bulunan Gürlekli ören yeridir. Gürlekli Köyünün bir kısmı Küp mezrasına ve bir kısmı da Tabanlı mezrasına göçmüştür. Böylece Gürlekli yerleşim yeri, zaman içerisinde boşalmış ve ören yeri durumuna düşmüştür. Zaten Gürlekliler, ölülerini de Küp gediğindeki mezarlığa defnetmişlerdir. Çünkü ören yeri yakınında herhangi bir mezarlığa veya mezarlık kalıntısına rastlanmamıştır.
Gürlekli Köyünün ismi Menemenci Ahmet Bey Tarihinde “Gürdeklü Karyesi” şeklinde Dündarlı ismiyle birlikte geçmektedir. Dündar, bugünkü Kaledağı Köyünün bir mezrası olduğuna göre, Menemencioğulları Tarihinde geçen Gürdeklü, bizim Gürlekli veya Gürlekler dediğimiz yerdir. Buna göre, Etekli Köyünün kuruluş tarihini 1700’lü yılların ortaları ile 1800’lü yılların başlarına dayandırabiliriz. Bu demektir ki, Etekli Köyü, 250 veya 300 yıl önce kurulmuş Menemenci Yörüğü köylerimizden biridir.
COĞRAFİ KONUMU
Etekli Köyü, Adana İlimizin Karaisalı İlçesine bağlı olup, İlçe Merkezinin kuzeydoğusundadır ve ilçeye 50 kilometre uzaklıktadır. Karaisalı’nın kuzey tarafındaki son köyüdür. Köyün daha kuzeyinde Aladağ İlçesinin köyleri bulunmaktadır. Etekli Köyünün batısındaki Eğlence akarsuyu, Barakdağı Köyü ile sınırı oluşturur. Güneyde Boztahta, doğuda Kaledağı Köyleri ile komşudur. Erkeğin, Karmış, Küp, Tabanlı, Çömeloğlu ve Tereli mezraları Etekli Köyü Muhtarlığını meydana getirir.
Köyün ekilebilir arazisi çok azdır. Arazi yapısı engebelidir. Bu engebeli arazide genellikle fundalık türü bitkilere rastlanır. Akdeniz bitki örtüsünden sayılan zeytin, melengiç, sakızlık, sındılık (zakkum),murt, piynar, çınar, söğüt, ardıç, sandal, çilpirtin, günlük, mazı, meşe gibi çeşitli türlere rastlanan Etekli Köyünün yükseklerine çıkıldıkça da yani köyün yaylası konumundaki Tereli, Sarıbuket, Söğüt, Cevizlikuyu, Kaleboynu gibi yerlerde ise, ulu çam ağaçlarına, ladin, sedir, ardıç, andız, gürgen, şimşir gibi çeşitli boy, uzunluk, yaş ve cinste ağaçlara rastlanır.
NÜFUS DURUMU
Etekli Köyünün nüfus artışı, 1950 yılından sonra artarak devam etmiştir. Önceleri köyde bir okul ve bir cami mevcutken ihtiyacı karşılamak bakımından her mezraya bir cami ve okul yapılmıştır. Ancak, 1960 yılından itibaren de köyden Adana şehrine doğru bir göç yaşanmaya başlanmıştır. 1980 yılında, neredeyse köy, boşalma noktasına gelmiştir. Genç nüfus yani ilkokulu bitiren erkeklerin tamamına yakını okumak ya da meslek sahibi olmak için şehire yönelmiştir.
Bugün Sümer Mahallesi, Yurt, Yeşilyurt, Tellidere, Denizli, Fatih, Pınar, Huzurevleri, Belediyeevleri, Gürselpaşa, İsmetpaşa, Mithatpaşa Mahallelerinde çok sayıda Etekli köyü kökenli köylü ikamet etmektedir. Etekli Köyü kökenli olup, başka mahallelerde de ikamet edenler belki vardır ama yoğunluklu olarak bu saydığımız mahallelerde yaşamaktadırlar.
Köyün tarihinde toplu ölümlere sebep olabilecek deprem, yangın, sel felaketi veya salgın hastalık yaşanmamıştır. Bugünkü nüfusu, orta yaş grubu oluşturur ve köyün nüfusu bugün itibariyle 1500 civarındadır. Yazları ise nüfus yoğunlaşır ve bu sayının üç-dört katına çıkar. Çünkü köyün bulunduğu konum yaylalıktır. Ayrıca köyden ayrılıp başka yerlerde çalışarak emekliliği hak edenlerden bazıları da köye kesin dönüş yapmıştır ve bazıları da yaylalık olarak yaptırdıkları evlerine dönmektedirler. Böylece köyün nüfusu yaz aylarında haliyle artmaktadır.
Çukurova’nın Kurtuluş Hareketine köyden çok sayıda gönüllü, çete olarak iştirak etmiştir. Bir kısmı Adana Cephesinde şehit düşmüş, sağ kalanlar da “Düzenli Ordu”ya katılmak üzere Batı Cephesine sevk edilmişlerdir. Kurtuluş Savaşına katılıp şehit düşenler olmuş, gazi olanlar tekrar köylerine dönmüşlerdir. 1969–1970 yıllarında hayatta kalan Gazilere “Vatani Hizmet Tertibinden” aylık bağlanmıştır. Adana’nın kurtuluşunu sağlayan Kuvayı Milliye Hareketine ve Kurtuluş Savaşına katılanlardan tespit edebildiğim gazilerimizden bazıları şunlardır: Tabanlı Obasından Efe Reşit Lakaplı Reşit Altuğ, Karacüllen lakaplı Mehmet Baysal, Bulduk Mehmet lakaplı Mehmet Doğan, İbrahim Çavuş lakaplı İbrahim Şenoğlu, Çömeloğlundan Alaman lakaplı Durmuş Ali Günal, Ali Fakı lakaplı Ali Büyükdoğan, Karmış obasından Hacı Lakaplı Hasan Hüseyin Güven, Küp obasından Kel İbiş lakaplı Yusuf Kuşuçar gibi. Bugün bu gazilerden hayatta kalan yoktur. Hepsi vefat etmiştir. Köyden Seferberliğe katılanlar olmuş, bunlardan bazılarının şehitlik künyeleri gelmiş, bazılarının da Hicaz’da, Yemen’de, Mısır’da İngilizlere esir düştüklerine dair haberler gelmiş, bunlardan bazıları sekiz - dokuz yıl sonra esaretten kurtularak köylerine dönebilmiştir.
KÜLTÜREL DURUM
Etekli Köyünde kültürel seviye, vasatın birazcık üzerindedir. Okuma – yazma oranı erkeklerde %60–70 civarında olmasına rağmen, kadınlarda bu oran ancak %20 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Ancak, son yıllarda kız ve erkek ayrımı yapılmadan öğrenim çağına gelen tüm çocuklar, okula gönderilmektedir.
İlkokul, 1957 yılında devlet katkısı ve köylü işbirliği ile yapılabilmiştir. Şu anda köyde bir ilköğretim okulu mevcuttur. Çevre köylerden buraya 6.7.8. sınıflara taşımalı sistem ile öğrenci gelmektedir.
Devletin imkânları, köye çok geç ulaşmıştır. Yol, altmışlı yıllarda; içme suyu, yetmişli yıllarda ve elektrik de seksenli yıllarda gelmiştir. 1998 yılında köylülerce Erkeğin’e yaptırılan telefon santral binasına 500 abonelik bir santral kurulmuş ve böylelikle köylü, telefona kavuşmuştur. 1987 yılında Sağlık Ocağı açılmış ama bugüne kadar doktor seviyesinde kalıcı bir personel görevlendirilememiştir. Sağlık Hizmetleri, Sağlık Memuru veya Ebe tarafından verilmiştir. Oysa bu Sağlık Ocağından Etekli Köyünün dışında, Kaledağı, Barakdağı ve Boztahta köylüleri sağlık hizmeti beklemektedir.
Her ne kadar okul, köyün kültürel ve sosyal hayatına etki yapmışsa da köydeki çiftçilik, hayvancılık ve dine dayalı bilgiler “ampirik” denilen yani babadan oğula geçen, deneye dayanan geleneksel bilgiler şeklinde sürüp gelmektedir.
Ancak, yüksek tahsil yapıp, çeşitli devlet kademelerinde görev yapan çok sayıda Etekli Köyü nüfusuna kayıtlı insan bulunmaktadır. Bunlardan bazıları emekli olmuş, bazıları halen görev yapmakta ve bazıları da vefat etmiştir. Cumhuriyet Döneminde ve köyün tarihinde ilk memuriyete girenler, Orman İdaresinde Ormancı olarak görev yapanlardır. Bunlar Mehmet Efendi lakaplı Mehmet Zeki Işık, Ormancı Ali lakaplı Ali Karsantık ve Mustafa Hatipoğlu’dur. Hepsi de vefat etmiştir.
Köyden yetişen ilk öğretmen, Ekrem Işık’tır. Köyün Okulunun da ilk mezunlarındandı. İlkokul öğretmeniydi ve mezun olduğu köyünde de öğretmenlik yapmıştı. 1982 yılında çok genç yaşta bir böbrek ameliyatı sonucu kendisini yitirdik. İlerisi için çok şeyler vaat eden bir kişilik sahibiydi. Yaşasaydı hem ülkemiz ve hem de Etekli Köyü için bir kazanç olacaktı. Kendisinden hepimiz çok şey öğrenmiştik ve daha çok şeyler öğrenecektik. Tanrı’nın rahmeti üzerinde olsun.
Daha sonra Bayram Merdan, Edebiyat Öğretmeni oldu. Onu takip eden, Sami Karsantık, İbrahim Seçkin, Oğuz Âdem Selçuk köyden yetişen ilk öğretmenler oldular. Şimdi bu neslin çocuklarından çok sayıda öğretmen, eğitim hayatımızdaki yerini almış durumdadır. Doktor olarak Kemal Işık ve Cengiz Işık, Mühendis olarak Turan Kuşuçar, Ömer Işık, Murat Karsantık, Ali Ekmel Okur (Mühendis olmasına rağmen edebiyatla da iç içe olmuş, çok sayıda roman yazmış bir köylümüzdür. Romanlarının bazılarının konusunu köyümüzden almıştır. Mesela Süllü’nün Ağıtı, bunlardan biridir.) kendi dallarında öncülük edenlerdendir. Ayrıca Etekli Köyü İlkokulundan mezun olup, lise ve ortaokul ve hatta ilkokul mezunu olarak devlet ve özel sektörde hizmet eden ya da çalışıp emekliye ayrılan çok sayıda Etekli köyü kökenli insan bulunmaktadır. Etekli Köyü kökenli aziz mehmet ve aziz niyazın torunu helikopter ucuş teknisyeni assubay'ı vardır.
DİNİ HAYAT
Köyde dört tane cami vardır. Üç tane kadrolu imam görev yapmaktadır. Erkeğin mezrasında yeni yapılan 500 kişi kapasiteli cami, köyün en büyük camisidir. Tabanlı mezrasındaki cami ise, köyün en eski camisidir. İmamlar, köyün yerlisi değildir. Din hayatındaki ampirik bilgileri aşarak halkı bilgilendirecek ve bilinçlendirecek bir bilgi birikimine sahip olmayan imamlar, sadece ezan okuyup, namaz kıldırmakla vazifelerini yaptıklarına inanmışlardır.
Ancak, köyde hurafelere dayanan şeyhlik, tarikatçılık gibi gerici itikat ve inanışlar yoktur. Dini inançlar güçlüdür ve müspet din esaslarına göre ibadet edilmektedir. Ama bütün toplumlarda görüldüğü gibi folklorik anlamda olup, dine dayandırılan çok sayıda inanış yaşatılmaktadır. Bunları dini hayatın birer parçası değil, birer folklor unsuru olarak değerlendirmenin daha doğru bir yöntem olacağı düşüncesindeyim.
SOSYAL HAYAT
Köydeki evler, genellikle iki odalı ve iki katlıdır. Alt kat, ahır olarak kullanılır. Evin bitişiğine samanlık yapılır. Odalardan biri ailenin nüfusuna göre, çocuklara ya da misafirlere tahsis edilir ve ona göre düzenlenir.
Evlerin yapımında taş, çamur ve ahşap malzeme kullanılmıştır. Duvarların iç kısmı saman karıştırılarak hazırlanan çamur ile sıvanmıştır. Dış cepheler sıvasızdır. Üzerleri toprakla örtülmüştür. Yeni yapılan evlerin alt katları çoğunlukla taş duvar olup, ikinci katlar briket ve tuğla ile yapılmakta, damlar ise çinko örtü ile kapatılmaktadır. Köyde İç Anadolu köylerimizde sıkça görülen kiremit çatılı evlere rastlanılmamıştır. Resmi yapılar da dahil…Köye kar yağmasına rağmen bir kısım evler de beton ile örtülmektedir ki, bu tür evlerin damları bulgur, tarhana, nohut ve buğday kurutmak için çok elverişlidir.
Köyün ekilebilir arazisinin az olması nedeniyle köylü, geçimini çiftçilikten ziyade koyun, keçi ve sığır besleyerek; Çukurova’da mevsimine göre çapa yaparak, pamuk toplayarak temin etmektedir. Yani köyde potansiyel bir kol işçiliği mevcuttur. Kuzey – güney istikametinde bir boğazın içerisinde bulunan Erkeğin Mahallesi ile Torosları gören Tereli Mahallesi, son zamanlarda yaylalık olarak öne çıkmıştır. Burası Kızıldağ ve Meydan Yaylalarına alternatif bir yayla olarak gelişme ve büyüme istidadı göstermektedir. Adana Büyükşehir Belediyesince Seyhan Barajı üzerine inşa edilen “Yeni Köprü” kullanılacak olursa Erkeğin Yaylası, Adana şehrine 70 kilometre kadar uzaklıktadır ki, bu yakınlık, Yaylanın cazibesini günden güne artırmaktadır.
Köyün nüfusu buna bağlı olarak yaz aylarında dört bin, beş bin civarına çıkmaktadır. Yaylacılar, genellikle köyden şehire göçüp emekli olan köylülerdir. Dolayısıyla, sosyal hayatta da hissedilir değişiklikler yaşanmaktadır. Kadınların ve gençlerin giyim kuşamlarında, evlerin döşeme ve tefrişinde, mutfakların dizaynında bunları gözlemlemek mümkündür.
Etekli Köyünde ve çevre köylerde evlenme yaşı, 16 ile 20 arasındadır. 20 yaşını geçmiş kızlara, “evde kalmış” gözüyle bakılır. Tabi, öğrenim yapanlar bu anlayışın dışındadır. Evlenmelerde, ana-babanın etkisi görülür. Karşılıklı anlaşmayla evlilikler kurulduğu gibi kaçarak da evlenmeler olmaktadır. Köy içinden evlenmekle, başka köylerden evlenmek arasında bir fark yoktur. Başka köyden gelen gelinler, benzer kültür ortamında büyüdükleri için dışlanmazlar, yabancılık çekmezler.
Düğünler, eskiden davul-zurna ile yapılırken bugün artık orkestra ya da mevlit ile yapılmaktadır. Kadınlar ve erkekler, genellikle ayrı yerlerde toplanırlar ve ayrı yerlerde eğlenirler. Oğlan evine bayrak dikilmesiyle düğün başlamış olur. Bayrak dikilme vakti, genellikle ikindi namazından sonradır. Camiden çıkan cemaatle birlikte düğün evine gelen imam, dualar okuyarak bayrak direğinin dikilmesine nezaret eder. Kurban kesilirse, kanından damadın alnına sürülür ve etin bir kısmı kavurma yapılarak gelen konuklara ve bayrak direğini kesip getiren gençlere ikram edilir.
Düğün bayrağı, Perşembe veya Pazartesi günleri dikilir. Bayrak direğini sağdıçlar ve köyün gençleri hazırlar ve bunun için sabah erkenden düğün evinde toplanılır ve topluca ormana uygun direk bulmak için gidilir. Gelenek olduğu üzere bayrak direği, genç ve uzun çamlardan yapılır. Bu çamlar, ince ve uzundur. Bayrak direği kesilmesi için ormana gidilmesine o gün için Ormancılar göz yumar.
Eskiden en az dört gün süren düğünler, (Perşembe günü bayrak dikilirse düğün, Pazar günü sona ererdi, eğer Pazartesi günü bayrak dikilirse düğün, Perşembe günü sona ererdi.) artık iki güne ve hatta bazen bir güne bile sığdırılmaktadır. Çeyiz hazırlanmasında ve düğün yapılmasında masrafın çoğunu damat tarafı karşılar. Her zaman başını yazma veya kerfi denilen beyaz başörtüsüyle örten ve şalvar giyen kadınlar, düğünlerde ipek entari giyerdi ama artık bunları da görmek mümkün değildir. Nedeni ise, kadınların düğünlere gündelik elbiseleriyle gelmeleri ve eskisi gibi altın takarak ve ellerine kına yakarak süslenmemeleridir. Artık, geleneğe dayanan töresel, otantik düğünleri görmek mümkün değildir. Köylünün düğün heyecanı yok olmuş, düğünler sıradan hale gelmiştir.
Köyde temel gıdayı yufka ekmek oluşturur. Yemek yapılırken patates, fasulye, nohut, mercimek gibi bakliyatlar kullanılmakta, sebze yemeklerine pek itibar edilmemektedir. Bulgur ve tarhana yaz mevsiminde hazırlanır. Yüksük aşı ve topalak ise, mutlaka düğünlerde pişirilen yemeklerdendir. Döğme de genellikle düğünlerde pişirilen bir yemektir. Bazlama ya da çökelekli, peynirli veya haşlanmış patatesin kavrulmasıyla hazırlanan iç ile yapılan sıkma da, sabah kahvaltılarının vazgeçilmez bir yiyeceğidir. Sabah kahvaltılarında mutlaka çay demlenmektedir. Bazı soğuk günlerin sabahlarında da tarhana çorbası pişirilmektedir. Ekonomik ve sağlıklı beslenme yerine, bulduğunu doyuncaya kadar yemek adettendir. Yani beslenmek değil, doymak esastır. Yemekler, evlerde bulunan ocaklarda pişirilirken artık mutfaklarda LPG (tüp) ile pişirilmektedir.
Aydınlanma elektrik ile yapılmaktadır. Isınmada odun sobası kullanılmakla beraber hemen her evde ocak bulunmaktadır. Eskiden evlerin ısınması ve yemeklerin pişirilmesi ocakta yakılan ateşle olmaktayken bugün ocaklar daha ziyade sabahları sıcak bazlama yapmak ve yufka ekmek pişirmek için gerekmektedir. Köydeki birçok evde radyo, televizyon ve buzdolabı gibi çağdaş araçlar bulunmaktadır.
Etekli Köyünde Jandarma Karakolu vardır ama adli vakalara çok az rastlanır. Daha çok tarla anlaşmazlığı, bağa-bahçeye hayvanların zarar vermesi, kız kaçırma yüzünden karakolluk olunmakta; çoğunlukla da karakolda sorun çözüme kavuşturulmakta, böylece birçok mesele mahkemeye intikal etmeden çözülmektedir. Köyde “kan davası” güdülmez, hırsızlık ve boşanma olaylarına çok az rastlanır. Köyde Sağlık Ocağının bulunduğundan ama kadro sorunu yaşandığından söz etmiştik. Bu çerçevede çocuk bakımı, köyde ebe bulunmadığından anneden öğrenildiği şekilde sürdürülmektedir. Yine de köyde çocuk ölümleri en alt seviyededir.
Köyde yaşlı bir nüfus çoğunluğu vardır. Yani elli ile seksen yaş arasında çok sayıda köylü bulunmaktadır. Ancak, Erkeğin mahallesinin merkezi durumda olması ve yayla konumunda gelişmesi nedeniyle bütün sosyal tesisler ve ticari imkânlar burada toplanmıştır. Dolayısıyla burada genç bir nüfus yoğunluğu göze çarpar. Çünkü burada bedenen çalışma ve ticaret yapma imkânı bulunmaktadır. Bakkallar, kahvehaneler, kasaplar, manavlar, fırın, değirmen ve petrol istasyonu hepsi buradadır. Etekli köylüleri ve çevre köylerin insanları dinlenmek, eğlenmek ve hatta ibadet etmek gibi her türlü ihtiyaçlarını gidermek için Erkeğin mahallesine gelirler. Buraları işletenler ve buralarda çalışanlar, genellikle genç insanlardır ve Erkeğin mahallesinde ikamet ederler. Onun içindir ki, Erkeğin mahallesi, hem nüfus bakımından ve hem de evlerin yapımı bakımından genç bir görünüm sergiler.
ÇİFTÇİLİK VE HAYVANCILIK
875 rakımlı Etekli köyünde, tahıl ekim ve hasadı, çiftçiliğin esasını teşkil eder. Ekim, münavebelidir. Her yıl, tarlaların bir bölümü semtine göre nadasa bırakılır. Tarlaya sadır ya da zibil denilen hayvan gübresi döküldüğü gibi, tohumun ekildiği zamanlarda ve ekinin yeşerdiği Mart ve en geç Nisan aylarında da fenni gübre atılır. Köyde tarlası olmayan aile yok gibidir. Her ailenin, her yıl ekebileceği birkaç dönüm arazisi vardır. Öncelikle buğday ekilmekte, arpa, nohut ve mısır da zaman zaman ekilmektedir. Başka köylerden arazi kiralanıp ekim yapılmaz. Köy halkının böyle bir alışkanlığı yoktur.
Hayvancılığa dair bilgi vermek gerekirse; Köylülerimizden aldığım bilgilere göre, Etekli köyünde 500 ile 1000 arasında koyun, 5000–6000 civarında keçi ve 500 ile 1000 arasında sığır beslendiği tahmin edilmektedir. 250 civarında at ve eşek gibi binek hayvanı bulunduğu da verilen bilgiler arasındadır. Sığırlar, sütü için, keçi ve koyunlar eti ve sütü için, at ve eşekler de binek ve yük hayvanı olarak beslenmektedir. Ayrıca koyunların senede iki kez kırkılarak yününden ve keçilerin de kılından yararlanılmaktadır.
Elde edilen süt, peynir yapımında kullanılmakla beraber Erkeğin’e gelen toptan süt alıcılarına da satılmaktadır. Yaylacılara da süt ve süt ürünleri satılmaktadır. Sütün bol olduğu zamanlarda yapılan peynirler, kış için köyün çevresinde bulunan ve köylülerin “delik” dedikleri obruklarda saklanır. Buzdolabı gibi soğuk olan bu obruklarda peynirler, yaz boyunca bekletilir. Peynirler, bu obruklarda hem bozulmaz ve hem de farklı bir tat ve lezzete bürünür. Yayla peynirlerinin tercihinin sırrı, bu tür obruklardır.
Ormanlık alanlarda bulunan kızılcık kirazlarının meyveleri toplanıp satılmakta ve bazen de kaynatılıp kiraz ekşisi olarak hem evlerde kullanılmakta ve hem de satışı yapılmaktadır. Yine ormanların içerisinde bulunan andız ağaçlarının andız denilen tohumları toplanmakta, kırılıp kaynatılarak “andız pekmezi” yapılmakta ve satışa sunulmaktadır. Böylece doğadan köylünün cebine bir miktar para girmektedir. Ama andızı toplayıp kaynatmak oldukça zahmetli bir iştir. Çünkü andız ağacı dikenlidir ve toplayıcının eline yüzüne batar. Kaynatması da çok odun yakılmasını gerektirir. Onun için üretimi oldukça zahmetlidir. Andız pekmezinin şekeri az, tadı kekremsidir. Köylüler, andız pekmezini pekmez olarak tükettikleri gibi, un ile bulamaç yaparak ya da susamla kaynatarak “sakız” tabir edilen tatlı bir yiyecek olarak ta tüketmektedirler. Andız pekmezinin astım hastalarına şifa verdiği ve öksürüğe de iyi geldiği söylenmektedir.
GELENEKLER – GÖRENEKLER
Etekli köyünde gelenek ve görenekler, zamanın şartlarıyla entegre olarak yaşatılmaktadır. Yani folklorik motifler, yapısal bazı değişikliklere uğrayarak ya da yeni motiflerin ilavesiyle mevcut folklorik yapı ve gelenek-görenekler devam ettirilmektedir. Düğünlerde mutlaka yüksük aşı (mantı) ve döğme pişirilmesi, bayrak direği dikilirken bayrağın direğe önceden bağlanıp dua ile kaldırılması, gelinin evden ayrılmadan önce kardeşleri tarafından beline kuşak bağlanması, gelinin damat evine geldiği esnada üzerine saçı saçılması gibi bir takım adet ve usuller...
Gelinin hamilelik döneminde ve bebeğin doğumu esnasında ve doğum sonrasında uygulanan usuller ve yapılan urasalar...
Cenaze çıkan evde “yas yemeği” yenilmesi, ölünün defnedilmesinden önce kefen biçilmesi, ölünün yıkanması, mezara konulması esnasında uyulan usul ve adetler...
Kaybolan hayvanlar için “kurtağzı” bağlamalar, yatırlarda, ziyaret yerlerinde dileklerde bulunmalar gibi birçok hususlar giderek azalmakta ama yine de yaşatılmaya çalışılmaktadır. Burada yerimizin darlığı sebebiyle bu konular, başlıklar halinde verilmeye çalışıldı, detaya girilmedi.
Ama bu çerçevede folklorik değer taşıyan ve yerel isimlerle süslenmiş yakıştırmalardan derleyebildiklerimizden birkaç örnek sunmak istiyorum. Bu örnekler, Etekli köyünün mezralarında büyüyen genç kızlar üzerine yakıştırılmıştır. Yakıştırmalar, beyitler halinde ve kafiyelidir. Şiirsel özellik taşımaktadır.
Çömeloğlu konmuş dolamaca
Kızları benzer bulamaca.
Karmışlı konmuş alana
Kızları benzer palana.
Tabanlı konmuş kıraca
Kızları benzer turaca.
Küplü konmuş essiğe
Kızları benzer tesseğe
Barakdağlı konmuş kaklığa,
Kızları benzer kekliğe.
AÇIKLAMA: Yakıştırmalarda geçen yerel sözcükleri açıklamak gerekirse;
Dolamaç: Yolların kıvrıla kıvrıla uzayıp gitmesi.
Bulamaç: Un, yağ ve su ile karıştıra karıştıra pişirilen ve sıcak sıcak içilen bir yemek.
Essik (Esik) : Çukur yer.
Tessek (Tesek) : Tarla sürülürken toprağın bloklar halinde yerinden oynaması ve dağılmadan kalması durumu. Çiftçiler, ürünün verimli olması için, tesekleri kazma ile dağıtırlar.
Kaklık: Büyükçe kaya parçalarının üzerinde oluşmuş doğal çukurlardır. Burada biriken yağmur sularını çobanlar ve hayvanlar susayınca içerler.
ZİYARET YERLERİ
Etekli köyünde şifa bulmak üzere ziyaret edilen mezar yerleri ve şifalı sular bulunmaktadır. Mezar yerlerinde türbe bulunmamaktadır. Köylüler, buraları şifa bulmak ve dilek tutmak için ziyaret ederler.
Ağaç Alanında Dede Mezarı: Tabanlı mahallesinin arkasındaki kayalıklar üzerinde bulunan bu mezar yerindeki Dedenin ismi bilinmemektedir. Bazı geceler bu yerde ışık yandığı söyleniyor ya da ışık yandığına inanılıyor. Yağmur yağmadığı ve günlerin kurak gittiği zamanlarda burası köylüler tarafından topluca özellikle Cuma Namazı kılındıktan sonra ziyaret edilir. Mezar başında kurban kesilir. Kesilecek kurbanlık hayvanın renginin beyaz veya gök (mavimtırak) olması gerekiyor.
Göldüğünde Dede Mezarı: Etekli köyündeki bu ziyaret yeri, Erkeğin mahallesinin kuzeydoğusundadır. İsmi bilinmiyor. Dedenin mezarı başında uykuya yatılır. Genç kızlar ve çocuğu olmayan kadınlar, dilekte bulunurlar. Uykuya yatmak için Perşembe günü seçilir ve uykuya gündüz yatılmaktadır. Kişiye dileğinin kabul edilip edilmeyeceği rüyasında bildirileceğine inanılır.
Alıç Kuşağı Deliği: Karmış mahallesinin doğu tarafında, kayalıkların arasındaki bu suya yürüyerek ulaşmak mümkündür. Suyun bunduğu yer, yüksek, fundalık ve kayalıktır. Burası Çarşamba günleri ziyaret edilir. Üç Çarşamba günü ardı ardına ziyaret edilirse, uyuz, kaşıntı, egzama ve yaralara iyi geldiği söylenmektedir. Şifalı olan bu suda yıkanılıyor ya da çamuru vücuda sürülüyor. Suyun çıktığı yerde bulunan defne (har) ağacına çabut bağlanıyor.
Kartal Çimeği: Sarıbuket Yaylasının güneybatı tarafında bulunan bu suya, Kartal Çimeği denilmektedir. Soğuk bir sudur. Kartalların bu suda yıkandığı (çimdiği) söylenir. Kırbaç Bağlığı denilen mevkide bulunan bu su, Cuma günleri ziyaret edilir. “Çivi çiviyi söker” misali, bu soğuk suda yıkanılırsa, sızı ve romatizmanın geçeceğine inanılmaktadır.
Gelin Deliği: Erkeğin mahallesinin kuzey tarafında, Kızılca Yokuş denilen yokuşun bittiği yerde ve yolun kenarında gürgen ağaçlarının altında bulunan ve derinliği bilinmeyen bir deliktir. Zamanında deliğin yanında bir mezar varmış ama yol yapımı ve sel suları nedeniyle mezarın yok olduğu söylenmektedir. Çocuğu olmayan kadınlar, abdest alıp, burada namaz kılarsa çocuğunun olacağına inanılır. Ayrıca Gelin Deliğinin toprağı alınıp, suya ıslatılarak içilirse şifa bulunulacağına ve toprak suya ıslanırsa yağmur yağacağına inanılır.
Gelin Deliği için şöyle bir hikâye anlatılmaktadır: Yedi erkek kardeşin tek bacıları olan kız, kardeşlerinin istemediği birisine kaçar. Kardeşler kaçakların peşine düşerler ve kızı yakalayıp bu deliğe atarlar. Sonra pişman olup, kızı çıkarmak için deliğin başına gelirler. Ancak hangi kardeş kızı çıkarmak için deliğe inmişse korkup geri kaçmıştır. Çünkü deliğe inmek isteyen kardeşlerin gözüne, kızın boynuna bir yılanın dolanmış olduğu görünüyormuş. En küçük kardeş, cesaret edip deliğin dibine kadar inmiş ve bacısını sırtına alıp yukarıya çıkarmış. Meğerse diğer kardeşlerin kara bir yılan sanıp korktukları şey, kızın uzun siyah belikleriymiş.
YÖNETİM KADROSU
Karaisalı’nın nüfusu en kalabalık köylerinin başında gelen Etekli Köyü, bir muhtar ve altı İhtiyar Heyeti tarafından yönetilmektedir. Köyde, ücreti köy bütçesinden karşılanan bir de Köy Bekçisi bulunmaktadır.
18 Nisan 1999 tarihinde yapılan yerel seçimler neticesi göreve gelen Köy İhtiyar Heyeti, şu isimlerden oluşmaktadır: Muhtar, Zekayi Davarcı, Üyeler: Mehmet Ayar, Ahmet Gözüküçük, Mustafa Ünal, Mehmet Ali Altıntop, Refik Uğur ve Mustafa Yalım. Bekçi ise, Metin Erdem’dir. Bugünkü yöneticilerin dışında Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana tespit edebildiğim yöneticiler ise, şu şekilde sıralanmaktadır.
Hüseyin Kâhya (Hüseyin Altıntop), Osmanlı zamanında Kâhya, Cumhuriyetle birlikte muhtar olarak göreve devam ediyor.
Ali Davarcı (Ali Kaf lakaplı)
Durmuş Ali Eren (Böğrü delik lakaplı)
Mustafa Yılmaz (Değirmenci, Beşbatman lakaplı)
Mahmut Davarcı (Kara muhtar lakaplı)
Ali Ünal ( Gül Ali lakaplı)
İbrahim Kuşuçar ( Bıyıklı Çavuş lakaplı)
Mehmet Baysal (Kara Kâhyanın oğlu lakaplı)
Sadık Yılmaz (Kasap Sadık lakaplı, Mustafa Yılmaz’ın oğlu)
Zekayi Davarcı
orhan kartopu
NOT: bu yazı ; OĞUZ ADEM SELÇUK'UN yakında cıkacak olan "KARAİSALI KÜLTÜRÜNDEN KESİTLER"adlı kitabından alınmıştır...
ETEKLi KÖYÜ : Eski adı Yağıbasan (hatta sahil yağıbasanı) olan bu köyümüzün ismide soyuttur. YAGI, düşman demektir. Buna göre yagıbasan düşman basan anlamındadır. Köyün hemen kuzeyinde olup bugün ALADAĞ ilçesinin bir köyü olan POSYAGIBASAN ile isim benzerliğinden kaynaklanan karışıklığı önlemek için buraya SAHİL YAGIBASAN denilmiştir. Köylülerimiz SAHİL sözcüğünü "sehil" olarak telafuz ederler. Sehil, kıyı, aşağısı, yayla durumunda olmayan anlamında kullanılmaktadır
Etekli köyü muhtarlığı erkeğin, çömelekoluğu, tabanlı, karmış ve küp obaları ile son zamanlarda iç işleri bakanlığınca yerleşim yeri olarak tescil olunan Sarıbüet ve Tereli yaylası oluşturmaktadır. Halan Karaisalı ile ilgili haritalarda yerleşim birimi olarak gösterilen ortaköy'ün sakinleri burayı terk edip KÜP obasına yerleşmişlerdir. Ortaköy, böylece haritadan silinmiştir. Haritadan silinen ya da hiç Karaisaliı haritasına giremeyen ve o zaman yapılan evlerin temel kalıntıları bulunan eski bir yerleşim yeri daha var: Gürlekler ya da Gürdeklü.
Orada, halen o insanların dikmiş olduğu incir, nar ve dut ağaçları mevcuttur. Gürleklerde yaşayan insanların bir kısmı köyü terk ederek Küp obasına ve bir kısmı da Tabanlı obasına taşınmışlardır. Orayı neden boşaltmak durumunda kalmışlar bilinmiyor. Yerleşim yerinin yakınlarında mezarlıkta bulunmamaktadır. Büyük bir ihtimalle Gürlekler sakinleri ölülerini Küp obası mezarlığına gömüyorlardı. Menemencioğlu AHMET BEY tarihinde SOFUDEDE ve GÜRDEKLİ köylerinin isimleri geçmektedir. SOFU DEDE ve GÜRDEKLİ isminin yanyana yer alması Gürdekli köylüleri tarafından Gürlekler olarak ifade edilmiş olması ihtimalı büyüktür.
Etekli köyünü obaların adlarının ilginç ve bugünkü konuşma dilimizde pek kullanılmayan kelimelerden oluşması dikkat çekmiştir. Mesela Erkeğin, eskiden kuvvetli şeylere "erkek" denilirmiş. Erkeğinde de çok şiddetli kış olduğundan "buranın kışı erkek olur" derlermiş. O nedenle köylüler, "burası çok soğuk olduğu için ERKEĞİN denilmiştir" diyorlar. "Erkeğine giden erkek gibi olur" sözünü ve "Aşamadım Sarıbüet'in başından / Güzüm korktu erkeğinin kışından" dizelerini örnek olarak veriyorlar.
Mesela Küp... Rahmetli dedemden dinlemiştim. Çok eskiden Küp obasına ihtiyar bir yabancı konuk oluyor. Akşam sohbet esnasında köyün adını soruyor. "Küp" diye cevap veriyorlar. O zaman ihtiyar konuk "burada Çataltaş isimli bir kaya ve Direklikaya adında bir yer varmı?" diye soruyor ve köylüler "evet" diyorlar. O zaman misafir olan ihtiyar "burası dağlar arasında kalan bir çukur olduğu için değil bu iki işaret arasında altın dolusu bir küp bulunduğu için buraya KÜP adı verilmiştir" diyor. Köylüler, tarla sürerken zaman zaman çömlek parçalarına rastlamaktadırlar. İhtiyar misafirin söylediklerinin doğru olduğuna inanılmaktadır.
Mesela Karmış, söylenilenlere göre karşıdan yani çömelekoluğundan bakılınca bir beyazlık görüyorlar. Köylülerin bazıları bu beyazlığın kar oldugunu bazıları da taş olduğunu iddaa ediyorlar. Bir adam gönderiyorlar ne olduğunu ögrenmek için giden adam geri döndüğünde orada bulunanlara:"karmış!" diyor. Yani kar imiş. O günden bu yana burası KARMIŞ olarak anılmıştır. Değerleme sözlüğünde ise karmış: 20 yaşına bastığı halde evlenmemiş kız demektir. Ayrıca hınıs / Erzurumda Karmış ve ispir / Erzurumda da Karakarmış adlarında 2 köy bulunmaktadır.
Karmış, karımak sözcüğü ile ilgilidir. Eski türkçede karımak, yaşlanmak ihtiyarlamak demektir. "Karı, yaşlı ihtiyar yaşlı olan herhangi bir şey manasına gelir. Buna göre Karmış; ihtiyarlamış, gün görmüş olarak da anlaşılabilir. Kaygusuz abdal'ın bir şiirinde:"Bir kaz aldım ben karıdan" yani ihtiyardan anlamında bir mısra bulunmaktadır. Bizim yöremizde Karı yaşlı kadın Koca ise yaşlı erkek anlamında kullanılır.KÖYÜMÜZDE 2 KAHVEHANE VE 5 TANE BAKKAL 1 KÖY HİZMETLERİ 1 SAGLIK OCAGI VE OKUL VARDIR ...
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ETEKLİ KÖYÜ
Etekli köyünün hangi tarihte kurulduğuna dair elimizde kesin bilgi ve belge yoktur. Menemenci Yörüklerinin Karaisalı yöresine gelip yerleşmeye başlamasından sonra ve Osmanlı’nın ıslah hareketleri esnasında kurulmuş olabileceği tahmin edilmektedir ki, bu tahmin, bana göre doğrudur. Köyün yaşlı insanlarından aldığım bilgilere ki, bunlardan birisi de Soyadı Kanununun kabul edilmesinden sonra köyde kâtiplik yapan ve köylülerin aldıkları soyadlarını “Defter”e kayıt eden 1917 doğumlu Mehmet Zeki Işık’tır.
Anlattıklarına göre; Etekli Köyünün bugünkü bulunduğu yer, vaktiyle Çukur köyüne yerleşen Menemenci Yörüklerinden Çömelekoğulları aşiretinin yaylası imiş. Bugünkü adı Çömeloğlu olan mezrada bulunan iki çeşmeden birisinin adı Büyükçömelekoluğu ve diğerinin adı da Küçükçömelekoluğu iken zamanla oluklar çeşmeye dönüştürülmüş, “Çömelekoluğu” söyleyişi de “Çömeloğlu” şeklinde kısaltılarak mezranın ismi haline gelmiştir. Yani Çömelekoğulları Aşireti, yazları buralara yaylaya çıkar, kışları ise, Çukur köyünün bulunduğu mevkiiye inerler, orada kışlarlarmış.
Osmanlının aşiretleri toprağa bağlı kılmak, konar-göçerliği yasaklayarak onları belirli yerlerde iskâna tabi tutmak çerçevesinde yürütülen İskân hareketi neticesinde Çömelekoğullarından bir kısmı, yaylalık olarak geldikleri buralara evler yapmışlar, yurt tutmuşlar ve böylece bugünkü Etekli Köyünün kuruluşunu sağlamışlardır.
Konargöçerlik, Yörük Türkmenlerinin bir yaşam biçimi olduğundan, mutlaka yaz gelince kışlık evden çıkıp, uzak veya yakın yazlıklara taşınmaları bir vazgeçilmez gelenek olarak sürüp gelmiştir.
Bu meyanda köylülerin bir kısmı, o zaman mezra olmayan Erkeğin’e, bir kısmı Göldüğün’e, Söğüt’e, Kaleboynuna, Cevizlikuyu’ya, Üvez’e, Sarıbuket’e ve bir kısmı Posyağıbasan köyünün Suçatı, Sünbültaşı, Kocayazı, Kaledibi mevkiilerine yaylaya çıkmışlar, güz gelince de evlerine dönmüşlerdir. Posyağıbasan’daki Çömekli mezrası da bu konup göçme sırasında kurulmuştur. Yerleşme zincirine dikkat edecek olursanız yaylaya doğru bir silsile görürsünüz: Çömelek, Çömelekoluğu veya Çömeloğlu ve de Çömekli...
Köyün adı önceleri Sahil (sehil) Yağıbasanı iken, Cumhuriyetin 10. yılından sonra Etekli olarak değiştirilmiştir. Posyağıbasan ile Sehil Yağıbasanının komşu köy olmaları, yazışma ve tanımlamalarda birbirlerine karıştırılması durumu isim değişikliğinin bir gerekçesi olsa gerektir. ( Sehil ve Posyağıbasan köylerinin adları “Yağbasan” olarak yanlış söyleniyor. Doğrusu, Yağıbasan’dır. Bugün arkaik bir kelime durumuna düşen “Yağı”, düşman anlamındadır ve öztürkçe bir kelimedir. Dolayısıyla “Yağıbasan” birleşik kelimesinin bugünkü karşılığı düşman basandır.)
Etekli köyü sınırları içerisinde Roma İmparatorluğu dönemine ait kaleler, ören yerleri bulunmaktadır. Keçi Kalesi bunlardan biridir. Kalenin önündeki düzlükte bulunan kuyunun Kapuzdan akan akarsuya kadar indiğine inanılmaktadır. Hatta bu kuyunun Keçi Kalesinin aşağısındaki akarsuyun kenarında ve Barakdağı Köyü tarafında bulunan Yanıkkale ile yeraltından bağlantılı bir yol olarak kullanıldığı söylenmektedir. Küp mezrasında Oyukkaya ki, halk “kilise” olarak adlandırmaktadır. Söğüt mevkiinde Gâvur Yaylası olarak anılan yanık şehir kalıntısı, Kuzoluk mevkiinde kilise kalıntısı, Göldüğün mevkiinde Gavurdamı denilen kilise kalıntısı gibi ören yerleri... Sözünü ettiğimiz bu yerler, koruma altına alınmalıdır. Sözünü ettiğimiz bu kalıntılar, bugünkü yerleşim yeri olan mezralarımızdan çok uzaktadır.
Yörük-Türkmen geçmişine dayanan en eski ören yeri, Küp mezrasında bulunan Gürlekli ören yeridir. Gürlekli Köyünün bir kısmı Küp mezrasına ve bir kısmı da Tabanlı mezrasına göçmüştür. Böylece Gürlekli yerleşim yeri, zaman içerisinde boşalmış ve ören yeri durumuna düşmüştür. Zaten Gürlekliler, ölülerini de Küp gediğindeki mezarlığa defnetmişlerdir. Çünkü ören yeri yakınında herhangi bir mezarlığa veya mezarlık kalıntısına rastlanmamıştır.
Gürlekli Köyünün ismi Menemenci Ahmet Bey Tarihinde “Gürdeklü Karyesi” şeklinde Dündarlı ismiyle birlikte geçmektedir. Dündar, bugünkü Kaledağı Köyünün bir mezrası olduğuna göre, Menemencioğulları Tarihinde geçen Gürdeklü, bizim Gürlekli veya Gürlekler dediğimiz yerdir. Buna göre, Etekli Köyünün kuruluş tarihini 1700’lü yılların ortaları ile 1800’lü yılların başlarına dayandırabiliriz. Bu demektir ki, Etekli Köyü, 250 veya 300 yıl önce kurulmuş Menemenci Yörüğü köylerimizden biridir.
COĞRAFİ KONUMU
Etekli Köyü, Adana İlimizin Karaisalı İlçesine bağlı olup, İlçe Merkezinin kuzeydoğusundadır ve ilçeye 50 kilometre uzaklıktadır. Karaisalı’nın kuzey tarafındaki son köyüdür. Köyün daha kuzeyinde Aladağ İlçesinin köyleri bulunmaktadır. Etekli Köyünün batısındaki Eğlence akarsuyu, Barakdağı Köyü ile sınırı oluşturur. Güneyde Boztahta, doğuda Kaledağı Köyleri ile komşudur. Erkeğin, Karmış, Küp, Tabanlı, Çömeloğlu ve Tereli mezraları Etekli Köyü Muhtarlığını meydana getirir.
Köyün ekilebilir arazisi çok azdır. Arazi yapısı engebelidir. Bu engebeli arazide genellikle fundalık türü bitkilere rastlanır. Akdeniz bitki örtüsünden sayılan zeytin, melengiç, sakızlık, sındılık (zakkum),murt, piynar, çınar, söğüt, ardıç, sandal, çilpirtin, günlük, mazı, meşe gibi çeşitli türlere rastlanan Etekli Köyünün yükseklerine çıkıldıkça da yani köyün yaylası konumundaki Tereli, Sarıbuket, Söğüt, Cevizlikuyu, Kaleboynu gibi yerlerde ise, ulu çam ağaçlarına, ladin, sedir, ardıç, andız, gürgen, şimşir gibi çeşitli boy, uzunluk, yaş ve cinste ağaçlara rastlanır.
NÜFUS DURUMU
Etekli Köyünün nüfus artışı, 1950 yılından sonra artarak devam etmiştir. Önceleri köyde bir okul ve bir cami mevcutken ihtiyacı karşılamak bakımından her mezraya bir cami ve okul yapılmıştır. Ancak, 1960 yılından itibaren de köyden Adana şehrine doğru bir göç yaşanmaya başlanmıştır. 1980 yılında, neredeyse köy, boşalma noktasına gelmiştir. Genç nüfus yani ilkokulu bitiren erkeklerin tamamına yakını okumak ya da meslek sahibi olmak için şehire yönelmiştir.
Bugün Sümer Mahallesi, Yurt, Yeşilyurt, Tellidere, Denizli, Fatih, Pınar, Huzurevleri, Belediyeevleri, Gürselpaşa, İsmetpaşa, Mithatpaşa Mahallelerinde çok sayıda Etekli köyü kökenli köylü ikamet etmektedir. Etekli Köyü kökenli olup, başka mahallelerde de ikamet edenler belki vardır ama yoğunluklu olarak bu saydığımız mahallelerde yaşamaktadırlar.
Köyün tarihinde toplu ölümlere sebep olabilecek deprem, yangın, sel felaketi veya salgın hastalık yaşanmamıştır. Bugünkü nüfusu, orta yaş grubu oluşturur ve köyün nüfusu bugün itibariyle 1500 civarındadır. Yazları ise nüfus yoğunlaşır ve bu sayının üç-dört katına çıkar. Çünkü köyün bulunduğu konum yaylalıktır. Ayrıca köyden ayrılıp başka yerlerde çalışarak emekliliği hak edenlerden bazıları da köye kesin dönüş yapmıştır ve bazıları da yaylalık olarak yaptırdıkları evlerine dönmektedirler. Böylece köyün nüfusu yaz aylarında haliyle artmaktadır.
Çukurova’nın Kurtuluş Hareketine köyden çok sayıda gönüllü, çete olarak iştirak etmiştir. Bir kısmı Adana Cephesinde şehit düşmüş, sağ kalanlar da “Düzenli Ordu”ya katılmak üzere Batı Cephesine sevk edilmişlerdir. Kurtuluş Savaşına katılıp şehit düşenler olmuş, gazi olanlar tekrar köylerine dönmüşlerdir. 1969–1970 yıllarında hayatta kalan Gazilere “Vatani Hizmet Tertibinden” aylık bağlanmıştır. Adana’nın kurtuluşunu sağlayan Kuvayı Milliye Hareketine ve Kurtuluş Savaşına katılanlardan tespit edebildiğim gazilerimizden bazıları şunlardır: Tabanlı Obasından Efe Reşit Lakaplı Reşit Altuğ, Karacüllen lakaplı Mehmet Baysal, Bulduk Mehmet lakaplı Mehmet Doğan, İbrahim Çavuş lakaplı İbrahim Şenoğlu, Çömeloğlundan Alaman lakaplı Durmuş Ali Günal, Ali Fakı lakaplı Ali Büyükdoğan, Karmış obasından Hacı Lakaplı Hasan Hüseyin Güven, Küp obasından Kel İbiş lakaplı Yusuf Kuşuçar gibi. Bugün bu gazilerden hayatta kalan yoktur. Hepsi vefat etmiştir. Köyden Seferberliğe katılanlar olmuş, bunlardan bazılarının şehitlik künyeleri gelmiş, bazılarının da Hicaz’da, Yemen’de, Mısır’da İngilizlere esir düştüklerine dair haberler gelmiş, bunlardan bazıları sekiz - dokuz yıl sonra esaretten kurtularak köylerine dönebilmiştir.
KÜLTÜREL DURUM
Etekli Köyünde kültürel seviye, vasatın birazcık üzerindedir. Okuma – yazma oranı erkeklerde %60–70 civarında olmasına rağmen, kadınlarda bu oran ancak %20 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Ancak, son yıllarda kız ve erkek ayrımı yapılmadan öğrenim çağına gelen tüm çocuklar, okula gönderilmektedir.
İlkokul, 1957 yılında devlet katkısı ve köylü işbirliği ile yapılabilmiştir. Şu anda köyde bir ilköğretim okulu mevcuttur. Çevre köylerden buraya 6.7.8. sınıflara taşımalı sistem ile öğrenci gelmektedir.
Devletin imkânları, köye çok geç ulaşmıştır. Yol, altmışlı yıllarda; içme suyu, yetmişli yıllarda ve elektrik de seksenli yıllarda gelmiştir. 1998 yılında köylülerce Erkeğin’e yaptırılan telefon santral binasına 500 abonelik bir santral kurulmuş ve böylelikle köylü, telefona kavuşmuştur. 1987 yılında Sağlık Ocağı açılmış ama bugüne kadar doktor seviyesinde kalıcı bir personel görevlendirilememiştir. Sağlık Hizmetleri, Sağlık Memuru veya Ebe tarafından verilmiştir. Oysa bu Sağlık Ocağından Etekli Köyünün dışında, Kaledağı, Barakdağı ve Boztahta köylüleri sağlık hizmeti beklemektedir.
Her ne kadar okul, köyün kültürel ve sosyal hayatına etki yapmışsa da köydeki çiftçilik, hayvancılık ve dine dayalı bilgiler “ampirik” denilen yani babadan oğula geçen, deneye dayanan geleneksel bilgiler şeklinde sürüp gelmektedir.
Ancak, yüksek tahsil yapıp, çeşitli devlet kademelerinde görev yapan çok sayıda Etekli Köyü nüfusuna kayıtlı insan bulunmaktadır. Bunlardan bazıları emekli olmuş, bazıları halen görev yapmakta ve bazıları da vefat etmiştir. Cumhuriyet Döneminde ve köyün tarihinde ilk memuriyete girenler, Orman İdaresinde Ormancı olarak görev yapanlardır. Bunlar Mehmet Efendi lakaplı Mehmet Zeki Işık, Ormancı Ali lakaplı Ali Karsantık ve Mustafa Hatipoğlu’dur. Hepsi de vefat etmiştir.
Köyden yetişen ilk öğretmen, Ekrem Işık’tır. Köyün Okulunun da ilk mezunlarındandı. İlkokul öğretmeniydi ve mezun olduğu köyünde de öğretmenlik yapmıştı. 1982 yılında çok genç yaşta bir böbrek ameliyatı sonucu kendisini yitirdik. İlerisi için çok şeyler vaat eden bir kişilik sahibiydi. Yaşasaydı hem ülkemiz ve hem de Etekli Köyü için bir kazanç olacaktı. Kendisinden hepimiz çok şey öğrenmiştik ve daha çok şeyler öğrenecektik. Tanrı’nın rahmeti üzerinde olsun.
Daha sonra Bayram Merdan, Edebiyat Öğretmeni oldu. Onu takip eden, Sami Karsantık, İbrahim Seçkin, Oğuz Âdem Selçuk köyden yetişen ilk öğretmenler oldular. Şimdi bu neslin çocuklarından çok sayıda öğretmen, eğitim hayatımızdaki yerini almış durumdadır. Doktor olarak Kemal Işık ve Cengiz Işık, Mühendis olarak Turan Kuşuçar, Ömer Işık, Murat Karsantık, Ali Ekmel Okur (Mühendis olmasına rağmen edebiyatla da iç içe olmuş, çok sayıda roman yazmış bir köylümüzdür. Romanlarının bazılarının konusunu köyümüzden almıştır. Mesela Süllü’nün Ağıtı, bunlardan biridir.) kendi dallarında öncülük edenlerdendir. Ayrıca Etekli Köyü İlkokulundan mezun olup, lise ve ortaokul ve hatta ilkokul mezunu olarak devlet ve özel sektörde hizmet eden ya da çalışıp emekliye ayrılan çok sayıda Etekli köyü kökenli insan bulunmaktadır. Etekli Köyü kökenli aziz mehmet ve aziz niyazın torunu helikopter ucuş teknisyeni assubay'ı vardır.
DİNİ HAYAT
Köyde dört tane cami vardır. Üç tane kadrolu imam görev yapmaktadır. Erkeğin mezrasında yeni yapılan 500 kişi kapasiteli cami, köyün en büyük camisidir. Tabanlı mezrasındaki cami ise, köyün en eski camisidir. İmamlar, köyün yerlisi değildir. Din hayatındaki ampirik bilgileri aşarak halkı bilgilendirecek ve bilinçlendirecek bir bilgi birikimine sahip olmayan imamlar, sadece ezan okuyup, namaz kıldırmakla vazifelerini yaptıklarına inanmışlardır.
Ancak, köyde hurafelere dayanan şeyhlik, tarikatçılık gibi gerici itikat ve inanışlar yoktur. Dini inançlar güçlüdür ve müspet din esaslarına göre ibadet edilmektedir. Ama bütün toplumlarda görüldüğü gibi folklorik anlamda olup, dine dayandırılan çok sayıda inanış yaşatılmaktadır. Bunları dini hayatın birer parçası değil, birer folklor unsuru olarak değerlendirmenin daha doğru bir yöntem olacağı düşüncesindeyim.
SOSYAL HAYAT
Köydeki evler, genellikle iki odalı ve iki katlıdır. Alt kat, ahır olarak kullanılır. Evin bitişiğine samanlık yapılır. Odalardan biri ailenin nüfusuna göre, çocuklara ya da misafirlere tahsis edilir ve ona göre düzenlenir.
Evlerin yapımında taş, çamur ve ahşap malzeme kullanılmıştır. Duvarların iç kısmı saman karıştırılarak hazırlanan çamur ile sıvanmıştır. Dış cepheler sıvasızdır. Üzerleri toprakla örtülmüştür. Yeni yapılan evlerin alt katları çoğunlukla taş duvar olup, ikinci katlar briket ve tuğla ile yapılmakta, damlar ise çinko örtü ile kapatılmaktadır. Köyde İç Anadolu köylerimizde sıkça görülen kiremit çatılı evlere rastlanılmamıştır. Resmi yapılar da dahil…Köye kar yağmasına rağmen bir kısım evler de beton ile örtülmektedir ki, bu tür evlerin damları bulgur, tarhana, nohut ve buğday kurutmak için çok elverişlidir.
Köyün ekilebilir arazisinin az olması nedeniyle köylü, geçimini çiftçilikten ziyade koyun, keçi ve sığır besleyerek; Çukurova’da mevsimine göre çapa yaparak, pamuk toplayarak temin etmektedir. Yani köyde potansiyel bir kol işçiliği mevcuttur. Kuzey – güney istikametinde bir boğazın içerisinde bulunan Erkeğin Mahallesi ile Torosları gören Tereli Mahallesi, son zamanlarda yaylalık olarak öne çıkmıştır. Burası Kızıldağ ve Meydan Yaylalarına alternatif bir yayla olarak gelişme ve büyüme istidadı göstermektedir. Adana Büyükşehir Belediyesince Seyhan Barajı üzerine inşa edilen “Yeni Köprü” kullanılacak olursa Erkeğin Yaylası, Adana şehrine 70 kilometre kadar uzaklıktadır ki, bu yakınlık, Yaylanın cazibesini günden güne artırmaktadır.
Köyün nüfusu buna bağlı olarak yaz aylarında dört bin, beş bin civarına çıkmaktadır. Yaylacılar, genellikle köyden şehire göçüp emekli olan köylülerdir. Dolayısıyla, sosyal hayatta da hissedilir değişiklikler yaşanmaktadır. Kadınların ve gençlerin giyim kuşamlarında, evlerin döşeme ve tefrişinde, mutfakların dizaynında bunları gözlemlemek mümkündür.
Etekli Köyünde ve çevre köylerde evlenme yaşı, 16 ile 20 arasındadır. 20 yaşını geçmiş kızlara, “evde kalmış” gözüyle bakılır. Tabi, öğrenim yapanlar bu anlayışın dışındadır. Evlenmelerde, ana-babanın etkisi görülür. Karşılıklı anlaşmayla evlilikler kurulduğu gibi kaçarak da evlenmeler olmaktadır. Köy içinden evlenmekle, başka köylerden evlenmek arasında bir fark yoktur. Başka köyden gelen gelinler, benzer kültür ortamında büyüdükleri için dışlanmazlar, yabancılık çekmezler.
Düğünler, eskiden davul-zurna ile yapılırken bugün artık orkestra ya da mevlit ile yapılmaktadır. Kadınlar ve erkekler, genellikle ayrı yerlerde toplanırlar ve ayrı yerlerde eğlenirler. Oğlan evine bayrak dikilmesiyle düğün başlamış olur. Bayrak dikilme vakti, genellikle ikindi namazından sonradır. Camiden çıkan cemaatle birlikte düğün evine gelen imam, dualar okuyarak bayrak direğinin dikilmesine nezaret eder. Kurban kesilirse, kanından damadın alnına sürülür ve etin bir kısmı kavurma yapılarak gelen konuklara ve bayrak direğini kesip getiren gençlere ikram edilir.
Düğün bayrağı, Perşembe veya Pazartesi günleri dikilir. Bayrak direğini sağdıçlar ve köyün gençleri hazırlar ve bunun için sabah erkenden düğün evinde toplanılır ve topluca ormana uygun direk bulmak için gidilir. Gelenek olduğu üzere bayrak direği, genç ve uzun çamlardan yapılır. Bu çamlar, ince ve uzundur. Bayrak direği kesilmesi için ormana gidilmesine o gün için Ormancılar göz yumar.
Eskiden en az dört gün süren düğünler, (Perşembe günü bayrak dikilirse düğün, Pazar günü sona ererdi, eğer Pazartesi günü bayrak dikilirse düğün, Perşembe günü sona ererdi.) artık iki güne ve hatta bazen bir güne bile sığdırılmaktadır. Çeyiz hazırlanmasında ve düğün yapılmasında masrafın çoğunu damat tarafı karşılar. Her zaman başını yazma veya kerfi denilen beyaz başörtüsüyle örten ve şalvar giyen kadınlar, düğünlerde ipek entari giyerdi ama artık bunları da görmek mümkün değildir. Nedeni ise, kadınların düğünlere gündelik elbiseleriyle gelmeleri ve eskisi gibi altın takarak ve ellerine kına yakarak süslenmemeleridir. Artık, geleneğe dayanan töresel, otantik düğünleri görmek mümkün değildir. Köylünün düğün heyecanı yok olmuş, düğünler sıradan hale gelmiştir.
Köyde temel gıdayı yufka ekmek oluşturur. Yemek yapılırken patates, fasulye, nohut, mercimek gibi bakliyatlar kullanılmakta, sebze yemeklerine pek itibar edilmemektedir. Bulgur ve tarhana yaz mevsiminde hazırlanır. Yüksük aşı ve topalak ise, mutlaka düğünlerde pişirilen yemeklerdendir. Döğme de genellikle düğünlerde pişirilen bir yemektir. Bazlama ya da çökelekli, peynirli veya haşlanmış patatesin kavrulmasıyla hazırlanan iç ile yapılan sıkma da, sabah kahvaltılarının vazgeçilmez bir yiyeceğidir. Sabah kahvaltılarında mutlaka çay demlenmektedir. Bazı soğuk günlerin sabahlarında da tarhana çorbası pişirilmektedir. Ekonomik ve sağlıklı beslenme yerine, bulduğunu doyuncaya kadar yemek adettendir. Yani beslenmek değil, doymak esastır. Yemekler, evlerde bulunan ocaklarda pişirilirken artık mutfaklarda LPG (tüp) ile pişirilmektedir.
Aydınlanma elektrik ile yapılmaktadır. Isınmada odun sobası kullanılmakla beraber hemen her evde ocak bulunmaktadır. Eskiden evlerin ısınması ve yemeklerin pişirilmesi ocakta yakılan ateşle olmaktayken bugün ocaklar daha ziyade sabahları sıcak bazlama yapmak ve yufka ekmek pişirmek için gerekmektedir. Köydeki birçok evde radyo, televizyon ve buzdolabı gibi çağdaş araçlar bulunmaktadır.
Etekli Köyünde Jandarma Karakolu vardır ama adli vakalara çok az rastlanır. Daha çok tarla anlaşmazlığı, bağa-bahçeye hayvanların zarar vermesi, kız kaçırma yüzünden karakolluk olunmakta; çoğunlukla da karakolda sorun çözüme kavuşturulmakta, böylece birçok mesele mahkemeye intikal etmeden çözülmektedir. Köyde “kan davası” güdülmez, hırsızlık ve boşanma olaylarına çok az rastlanır. Köyde Sağlık Ocağının bulunduğundan ama kadro sorunu yaşandığından söz etmiştik. Bu çerçevede çocuk bakımı, köyde ebe bulunmadığından anneden öğrenildiği şekilde sürdürülmektedir. Yine de köyde çocuk ölümleri en alt seviyededir.
Köyde yaşlı bir nüfus çoğunluğu vardır. Yani elli ile seksen yaş arasında çok sayıda köylü bulunmaktadır. Ancak, Erkeğin mahallesinin merkezi durumda olması ve yayla konumunda gelişmesi nedeniyle bütün sosyal tesisler ve ticari imkânlar burada toplanmıştır. Dolayısıyla burada genç bir nüfus yoğunluğu göze çarpar. Çünkü burada bedenen çalışma ve ticaret yapma imkânı bulunmaktadır. Bakkallar, kahvehaneler, kasaplar, manavlar, fırın, değirmen ve petrol istasyonu hepsi buradadır. Etekli köylüleri ve çevre köylerin insanları dinlenmek, eğlenmek ve hatta ibadet etmek gibi her türlü ihtiyaçlarını gidermek için Erkeğin mahallesine gelirler. Buraları işletenler ve buralarda çalışanlar, genellikle genç insanlardır ve Erkeğin mahallesinde ikamet ederler. Onun içindir ki, Erkeğin mahallesi, hem nüfus bakımından ve hem de evlerin yapımı bakımından genç bir görünüm sergiler.
ÇİFTÇİLİK VE HAYVANCILIK
875 rakımlı Etekli köyünde, tahıl ekim ve hasadı, çiftçiliğin esasını teşkil eder. Ekim, münavebelidir. Her yıl, tarlaların bir bölümü semtine göre nadasa bırakılır. Tarlaya sadır ya da zibil denilen hayvan gübresi döküldüğü gibi, tohumun ekildiği zamanlarda ve ekinin yeşerdiği Mart ve en geç Nisan aylarında da fenni gübre atılır. Köyde tarlası olmayan aile yok gibidir. Her ailenin, her yıl ekebileceği birkaç dönüm arazisi vardır. Öncelikle buğday ekilmekte, arpa, nohut ve mısır da zaman zaman ekilmektedir. Başka köylerden arazi kiralanıp ekim yapılmaz. Köy halkının böyle bir alışkanlığı yoktur.
Hayvancılığa dair bilgi vermek gerekirse; Köylülerimizden aldığım bilgilere göre, Etekli köyünde 500 ile 1000 arasında koyun, 5000–6000 civarında keçi ve 500 ile 1000 arasında sığır beslendiği tahmin edilmektedir. 250 civarında at ve eşek gibi binek hayvanı bulunduğu da verilen bilgiler arasındadır. Sığırlar, sütü için, keçi ve koyunlar eti ve sütü için, at ve eşekler de binek ve yük hayvanı olarak beslenmektedir. Ayrıca koyunların senede iki kez kırkılarak yününden ve keçilerin de kılından yararlanılmaktadır.
Elde edilen süt, peynir yapımında kullanılmakla beraber Erkeğin’e gelen toptan süt alıcılarına da satılmaktadır. Yaylacılara da süt ve süt ürünleri satılmaktadır. Sütün bol olduğu zamanlarda yapılan peynirler, kış için köyün çevresinde bulunan ve köylülerin “delik” dedikleri obruklarda saklanır. Buzdolabı gibi soğuk olan bu obruklarda peynirler, yaz boyunca bekletilir. Peynirler, bu obruklarda hem bozulmaz ve hem de farklı bir tat ve lezzete bürünür. Yayla peynirlerinin tercihinin sırrı, bu tür obruklardır.
Ormanlık alanlarda bulunan kızılcık kirazlarının meyveleri toplanıp satılmakta ve bazen de kaynatılıp kiraz ekşisi olarak hem evlerde kullanılmakta ve hem de satışı yapılmaktadır. Yine ormanların içerisinde bulunan andız ağaçlarının andız denilen tohumları toplanmakta, kırılıp kaynatılarak “andız pekmezi” yapılmakta ve satışa sunulmaktadır. Böylece doğadan köylünün cebine bir miktar para girmektedir. Ama andızı toplayıp kaynatmak oldukça zahmetli bir iştir. Çünkü andız ağacı dikenlidir ve toplayıcının eline yüzüne batar. Kaynatması da çok odun yakılmasını gerektirir. Onun için üretimi oldukça zahmetlidir. Andız pekmezinin şekeri az, tadı kekremsidir. Köylüler, andız pekmezini pekmez olarak tükettikleri gibi, un ile bulamaç yaparak ya da susamla kaynatarak “sakız” tabir edilen tatlı bir yiyecek olarak ta tüketmektedirler. Andız pekmezinin astım hastalarına şifa verdiği ve öksürüğe de iyi geldiği söylenmektedir.
GELENEKLER – GÖRENEKLER
Etekli köyünde gelenek ve görenekler, zamanın şartlarıyla entegre olarak yaşatılmaktadır. Yani folklorik motifler, yapısal bazı değişikliklere uğrayarak ya da yeni motiflerin ilavesiyle mevcut folklorik yapı ve gelenek-görenekler devam ettirilmektedir. Düğünlerde mutlaka yüksük aşı (mantı) ve döğme pişirilmesi, bayrak direği dikilirken bayrağın direğe önceden bağlanıp dua ile kaldırılması, gelinin evden ayrılmadan önce kardeşleri tarafından beline kuşak bağlanması, gelinin damat evine geldiği esnada üzerine saçı saçılması gibi bir takım adet ve usuller...
Gelinin hamilelik döneminde ve bebeğin doğumu esnasında ve doğum sonrasında uygulanan usuller ve yapılan urasalar...
Cenaze çıkan evde “yas yemeği” yenilmesi, ölünün defnedilmesinden önce kefen biçilmesi, ölünün yıkanması, mezara konulması esnasında uyulan usul ve adetler...
Kaybolan hayvanlar için “kurtağzı” bağlamalar, yatırlarda, ziyaret yerlerinde dileklerde bulunmalar gibi birçok hususlar giderek azalmakta ama yine de yaşatılmaya çalışılmaktadır. Burada yerimizin darlığı sebebiyle bu konular, başlıklar halinde verilmeye çalışıldı, detaya girilmedi.
Ama bu çerçevede folklorik değer taşıyan ve yerel isimlerle süslenmiş yakıştırmalardan derleyebildiklerimizden birkaç örnek sunmak istiyorum. Bu örnekler, Etekli köyünün mezralarında büyüyen genç kızlar üzerine yakıştırılmıştır. Yakıştırmalar, beyitler halinde ve kafiyelidir. Şiirsel özellik taşımaktadır.
Çömeloğlu konmuş dolamaca
Kızları benzer bulamaca.
Karmışlı konmuş alana
Kızları benzer palana.
Tabanlı konmuş kıraca
Kızları benzer turaca.
Küplü konmuş essiğe
Kızları benzer tesseğe
Barakdağlı konmuş kaklığa,
Kızları benzer kekliğe.
AÇIKLAMA: Yakıştırmalarda geçen yerel sözcükleri açıklamak gerekirse;
Dolamaç: Yolların kıvrıla kıvrıla uzayıp gitmesi.
Bulamaç: Un, yağ ve su ile karıştıra karıştıra pişirilen ve sıcak sıcak içilen bir yemek.
Essik (Esik) : Çukur yer.
Tessek (Tesek) : Tarla sürülürken toprağın bloklar halinde yerinden oynaması ve dağılmadan kalması durumu. Çiftçiler, ürünün verimli olması için, tesekleri kazma ile dağıtırlar.
Kaklık: Büyükçe kaya parçalarının üzerinde oluşmuş doğal çukurlardır. Burada biriken yağmur sularını çobanlar ve hayvanlar susayınca içerler.
ZİYARET YERLERİ
Etekli köyünde şifa bulmak üzere ziyaret edilen mezar yerleri ve şifalı sular bulunmaktadır. Mezar yerlerinde türbe bulunmamaktadır. Köylüler, buraları şifa bulmak ve dilek tutmak için ziyaret ederler.
Ağaç Alanında Dede Mezarı: Tabanlı mahallesinin arkasındaki kayalıklar üzerinde bulunan bu mezar yerindeki Dedenin ismi bilinmemektedir. Bazı geceler bu yerde ışık yandığı söyleniyor ya da ışık yandığına inanılıyor. Yağmur yağmadığı ve günlerin kurak gittiği zamanlarda burası köylüler tarafından topluca özellikle Cuma Namazı kılındıktan sonra ziyaret edilir. Mezar başında kurban kesilir. Kesilecek kurbanlık hayvanın renginin beyaz veya gök (mavimtırak) olması gerekiyor.
Göldüğünde Dede Mezarı: Etekli köyündeki bu ziyaret yeri, Erkeğin mahallesinin kuzeydoğusundadır. İsmi bilinmiyor. Dedenin mezarı başında uykuya yatılır. Genç kızlar ve çocuğu olmayan kadınlar, dilekte bulunurlar. Uykuya yatmak için Perşembe günü seçilir ve uykuya gündüz yatılmaktadır. Kişiye dileğinin kabul edilip edilmeyeceği rüyasında bildirileceğine inanılır.
Alıç Kuşağı Deliği: Karmış mahallesinin doğu tarafında, kayalıkların arasındaki bu suya yürüyerek ulaşmak mümkündür. Suyun bunduğu yer, yüksek, fundalık ve kayalıktır. Burası Çarşamba günleri ziyaret edilir. Üç Çarşamba günü ardı ardına ziyaret edilirse, uyuz, kaşıntı, egzama ve yaralara iyi geldiği söylenmektedir. Şifalı olan bu suda yıkanılıyor ya da çamuru vücuda sürülüyor. Suyun çıktığı yerde bulunan defne (har) ağacına çabut bağlanıyor.
Kartal Çimeği: Sarıbuket Yaylasının güneybatı tarafında bulunan bu suya, Kartal Çimeği denilmektedir. Soğuk bir sudur. Kartalların bu suda yıkandığı (çimdiği) söylenir. Kırbaç Bağlığı denilen mevkide bulunan bu su, Cuma günleri ziyaret edilir. “Çivi çiviyi söker” misali, bu soğuk suda yıkanılırsa, sızı ve romatizmanın geçeceğine inanılmaktadır.
Gelin Deliği: Erkeğin mahallesinin kuzey tarafında, Kızılca Yokuş denilen yokuşun bittiği yerde ve yolun kenarında gürgen ağaçlarının altında bulunan ve derinliği bilinmeyen bir deliktir. Zamanında deliğin yanında bir mezar varmış ama yol yapımı ve sel suları nedeniyle mezarın yok olduğu söylenmektedir. Çocuğu olmayan kadınlar, abdest alıp, burada namaz kılarsa çocuğunun olacağına inanılır. Ayrıca Gelin Deliğinin toprağı alınıp, suya ıslatılarak içilirse şifa bulunulacağına ve toprak suya ıslanırsa yağmur yağacağına inanılır.
Gelin Deliği için şöyle bir hikâye anlatılmaktadır: Yedi erkek kardeşin tek bacıları olan kız, kardeşlerinin istemediği birisine kaçar. Kardeşler kaçakların peşine düşerler ve kızı yakalayıp bu deliğe atarlar. Sonra pişman olup, kızı çıkarmak için deliğin başına gelirler. Ancak hangi kardeş kızı çıkarmak için deliğe inmişse korkup geri kaçmıştır. Çünkü deliğe inmek isteyen kardeşlerin gözüne, kızın boynuna bir yılanın dolanmış olduğu görünüyormuş. En küçük kardeş, cesaret edip deliğin dibine kadar inmiş ve bacısını sırtına alıp yukarıya çıkarmış. Meğerse diğer kardeşlerin kara bir yılan sanıp korktukları şey, kızın uzun siyah belikleriymiş.
YÖNETİM KADROSU
Karaisalı’nın nüfusu en kalabalık köylerinin başında gelen Etekli Köyü, bir muhtar ve altı İhtiyar Heyeti tarafından yönetilmektedir. Köyde, ücreti köy bütçesinden karşılanan bir de Köy Bekçisi bulunmaktadır.
18 Nisan 1999 tarihinde yapılan yerel seçimler neticesi göreve gelen Köy İhtiyar Heyeti, şu isimlerden oluşmaktadır: Muhtar, Zekayi Davarcı, Üyeler: Mehmet Ayar, Ahmet Gözüküçük, Mustafa Ünal, Mehmet Ali Altıntop, Refik Uğur ve Mustafa Yalım. Bekçi ise, Metin Erdem’dir. Bugünkü yöneticilerin dışında Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana tespit edebildiğim yöneticiler ise, şu şekilde sıralanmaktadır.
Hüseyin Kâhya (Hüseyin Altıntop), Osmanlı zamanında Kâhya, Cumhuriyetle birlikte muhtar olarak göreve devam ediyor.
Ali Davarcı (Ali Kaf lakaplı)
Durmuş Ali Eren (Böğrü delik lakaplı)
Mustafa Yılmaz (Değirmenci, Beşbatman lakaplı)
Mahmut Davarcı (Kara muhtar lakaplı)
Ali Ünal ( Gül Ali lakaplı)
İbrahim Kuşuçar ( Bıyıklı Çavuş lakaplı)
Mehmet Baysal (Kara Kâhyanın oğlu lakaplı)
Sadık Yılmaz (Kasap Sadık lakaplı, Mustafa Yılmaz’ın oğlu)
Zekayi Davarcı
orhan kartopu
NOT: bu yazı ; OĞUZ ADEM SELÇUK'UN yakında cıkacak olan "KARAİSALI KÜLTÜRÜNDEN KESİTLER"adlı kitabından alınmıştır...
Monday, March 24, 2008
Subscribe to:
Posts (Atom)